Singapur Konvansiyonu ve Etkileri

Singapur Konvansiyonu ve Etkileri

Arabuluculuk Sonucunda Yapılan Uluslararası Sulh Anlaşmaları Hakkında Birleşmiş Milletler Konvansiyonu (“Konvansiyon veya Singapur Konvansiyonu”), Birleşmiş Milletler Ticaret Hukuku Komisyonu (“UNCITRAL”) tarafından hazırlanıp, 20 Aralık 2018 tarihinde Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından kabul edilmiştir.

Konvansiyon, 7 Ağustos 2019 tarihinde imzaya açılmış ve en az üç üye devlet tarafından onaylandıktan altı ay sonra yürürlüğe gireceği kararlaştırılmıştır. Konvansiyon imzaya açıldığı ilk gün Türkiye de dâhil olmak üzere toplam 46 devlet tarafından imzalanmıştır.

Konvansiyon’un Kapsamına Giren Sulh Anlaşmaları

Singapur Konvansiyonu’nun 4. maddesi uyarınca Konvansiyon ticari uyuşmazlığın çözüme bağlanması için arabuluculuk süreci sonucunda gerçekleştirilen ve taraflarca yazılı olarak yapılan uluslararası nitelikteki anlaşmalara uygulanacaktır. Bir sulh anlaşmasının “uluslararası” niteliği haiz olup olmadığı şu şekilde değerlendirilecektir:

(a) Sulh anlaşmasının en az iki tarafının işyerlerinin farklı devletlerde bulunması halinde;

(b) Sulh anlaşmasının taraflarının işyerlerinin bulunduğu devletin;

(i) Sulh anlaşması kapsamında borçların esaslı bir bölümünün ifa edileceği devletten farklı olması halinde; veya

(ii) Sulh anlaşması konusunun en yakın ilişkili olduğu devletten farklı olması halinde

anlaşma uluslararası nitelik kazanır.

Konvansiyonun kapsamı dışında kalan sulh sözleşmeleri ise aşağıdaki gibidir:

  • Taraflardan birinin (tüketici) kişisel, ailevi veya ev halkına ilişkin amaçlarla gerçekleştirdiği işlemlerden kaynaklanan bir uyuşmazlığın çözümü için yapılmış olan sulh sözleşmeleri,
  • Aile hukuku, miras hukuku ve iş hukukuna ilişkin sulh sözleşmeleri,
  • Bir mahkeme tarafından onaylanan ya da yargılama esnasında mahkeme nezdinde gerçekleştirilen sulh sözleşmeleri,
  • İlgili mahkemenin bulunduğu ülkede hüküm olarak icra edilebilir nitelikte olan sulh sözleşmeleri,
  • Hakem kararı olarak kaydedilmiş ve icra edilebilir nitelikteki sulh sözleşmeleri.

Konvansiyon’un Amaç ve Hedefleri

Singapur Konvansiyonu ile arabuluculuk bakımından en çok tereddüt yaratan konulardan olan sulh anlaşmalarının tenfiz kabiliyeti yönündeki endişelerin ortadan kaldırılması amaçlanmaktadır. Zira Konvansiyon, uluslararası niteliğe sahip ticari uyuşmazlıkların arabuluculuk ile çözümlenmesi sonucunda imzalanan sulh sözleşmesinin diğer âkit devletlerde tenfizini kolaylaştırmaktadır.

Bu şekilde artık farklı ülkelerde icra edilebilirlik, arabuluculuk yolu ile çözümlenen uyuşmazlıklar bakımından soru işareti yaratmayacak, Yabancı Hakem Kararlarının Tanınması ve İcrası Hakkındaki New York Konvansiyonu’nun yabancı hakem kararlarının tenfizi bakımından getirdiği kolaylık, arabuluculuk neticesinde imzalanan sulh sözleşmeleri bakımından da söz konusu olacaktır. Bu yönüyle Konvansiyon’un arabuluculuk yönünden milletlerarası özel hukukta yer alan boşluğu doldurmayı amaçladığı söylenebilir.

Konvansiyon’un yürürlüğe girmesinden önceki mevcut durumda ise arabuluculuk neticesinde imzalanan sulh sözleşmesini bir başka ülkede tenfiz etmek isteyen taraflar birçok zorlukla karşılaşmakta, hatta çoğunlukla, tenfiz ülkesinde yeniden yargılama yoluna gitmektedirler. Bu maliyet ve vakit kaybı uluslararası ticari uyuşmazlıklarda tarafların arabuluculuğa mesafeli yaklaşmasına ve alternatif çözüm arayışlarına gitmesine neden olmaktadır.

Bu noktada, ICC ve UNCITRAL başta olmak üzere neredeyse tüm tahkim kurallarında yer alan “rızai karar” (award by consent) mekanizması, tarafların vardıkları anlaşmayı tenfiz kolaylığına sahip bir hakem kararına bağlaması bakımından tarafların ihtiyaçlarına cevap verebilir gibi görünse de, esasen mevcut düzenlemelerin dolanılması şeklindeki bu uygulama, neticede verilecek hakem kararında tahkim yargılamasına ilişkin ücretlerin de yer alacak olması nedeniyle de tam anlamıyla tatmin edici bir çözüm sunmaktan uzaktır. Dolayısıyla Singapur Konvansiyonu bu nedenle de önemli bir ihtiyacı karşılayacaktır.

Sonuç

Singapur Konvansiyonu, uygulamasının yaygınlaşarak başarıya ulaşması halinde, uluslararası ticari uyuşmazlıkların arabuluculuk ile çözümünü yaygınlaştıracak niteliktedir.

Türkiye Singapur Konvansiyonu’nu ilk imzalayan ülkelerden biri olarak ve kendi iç hukukunda da arabuluculuğu yerleştirdiği hukuksal çerçeve bakımından arabuluculuğa karşı destekleyici bir tutum sergilemektedir. Türkiye’deki ISTAC, ITOTAM ve BTSOTAM gibi tahkim merkezlerinin ayrıca arabuluculuk mekanizmalarına sahip olması da Türkiye için önemli bir adımdır.

Bu bakımdan Singapur Konvansiyonu’nun, Türkiye’de yatırım ortamının gelişmesine katkı sağlayarak, yabancı yatırımların Türkiye’ye çekilmesi açısından da güvence oluşturması beklenmektedir.